22 Haziran 2013 Cumartesi

KAFA ÇALIŞTIRMA EGZERSİZLERİ

Nörolog Doç. Dr. Serdar Dağ beyin kapasitesini artırmak için yapabileceklerimiz konusunda sorularımızı yanıtladı:
* Beynin kapasitesi artırılır mı?
Her insanın belli bir beyin kapasitesi vardır. Bunu genetiği belirler. Fakat bu kapasitenin etkin kullanılması için yapılacak birçok şey vardır. Örneğin; bir arabanın son göstergesi 180 km ise, 200 km hız yapılamaz. Fakat iyi bir araba, bakım ve kullanan ile gerekirse son hıza kadar çıkabilir. Son yıllardaki bunca gelişmelere rağmen, beyin hâlâ insan vücudunda, hakkında en az bilgiye sahip olunan organdır. Yapılan çalışmalar ve uzmanlara göre birçok kişi beyin potansiyelinin çok az bir kısmını kullanmaktadır.
* Okul eğitimi beyni geliştiriyor mu?
Maalesef okullardaki eğitim düzeni; beynin sadece sol tarafını geliştiren matematik, fen bilgisi ve Türkçe gibi derslere önem verirken, beynin sağ tarafını geliştiren resim, müzik, el sanatı gibi derslere pek fazla önem vermez. Halbuki; tarihte başarılı olan insanlara bakıldığı zaman, bu kişilerin, bilerek veya bilmeyerek sağ ve sol beyinlerini geliştirmiş kişiler olduğu görülür. Başarılı insanlar beynin her iki yarısını kullanabilen, gerektiğinde birinden diğerine geçebilen insanlardır. Sağ lobun duygular ve hayallerin etkisinde olduğu ve bütünsel öğrendiği, bu yüzden bilgileri sırayla işleyen sol lobun aksine daha hızlı ve etkili olduğu anlaşılmıştır. Sadece sol lobu gelişmiş olan ve bu lobu iyi kullanan insanların üretken düşünebilmeleri için sağ beyni geliştirmeleri gerekir. Çünkü insanın mucitlik ve üretkenlik kısmını sağ beyin sağlar. Sağ ve sol beyin birbirini tamamlayan fonksiyonlara sahiptir. Sol beyni gelişmiş bir kişi sağ beynini de geliştirirse, beyninin kapasitesi, hayal edemeyeceği kadar fazla artar.
ŞEHİR HAYATI ZORLAR
* Beyni neler olumsuz etkiler?
Özellikle günümüzde büyük metropol şehirlerde yaşamak, hiçbir etken olmasa da tek başına stres kaynağıdır. Trafik, hava kirliliği, çalışma şartlarının ağırlığı, zamanla yarışma gibi etkenler beyni ve sinir sistemini olumsuz etkiler. Aşırı stres; uykusuzluk, sinir, insanlara tahammülsüzlük durumlarını da beraberinde getirir. Aşırı stres altında kalan beyin yıpranır, fonksiyonları bozulmaya başlar ve hükmetme kabiliyeti zayıflar. Örneğin; günlerce uykusuz kalan kişinin hafızası ve düşünce yeteneği zayıflar, vücut direnci düşer. Böyle durumlarda hekim yardımı gerekir.
* Stresin beyindeki tahribatı görülebilir bir durum mu?
Sinir ve stres, sinir sisteminin normal işleyen biyokimyasal mekanizmasını bozar. Bazen geri dönüşümsüz tahribat bile yapabilir. Özellikle ağır ruhi travmaya maruz kalınca yaşanan şok, buna bir örnektir. Olumsuz olayların etkisi ile beyinde salgılanan maddeler, vücuttaki diğer hormonları da aktive eder. Buna bağlı olarak dolaşım hızlanır, kalp ritmi artar. Kişi yerinde duramaz. Geçici olarak beyin fonksiyonları zayıfladığı için kişinin bedenine hükmetme kabiliyeti azalır. Bu yüzden saldırganlık, eşya kırma, bilinçsiz bir şekilde karşı tarafa zarar verme görülebilir.
* Stresli işlerde çalışanların beyinleri zarar görür mü?
İşyeri en büyük stres kaynağıdır. Ancak unutmayın; profesyonellik, bulunan her şarta uyum sağlama kabiliyetidir. Dolayısıyla iş yaşantısı insan yaşamını sürdürmesi için kaçınılmaz ise, iş stresi ile başa çıkmayı bilmemiz gerekir. Bunun için psikolojik destek almak gerekebilir. Yurtdışındaki büyük şirketlerde çalışanlara, stresle başa çıkmanın yollarına dair seminerler verilir. Gerekirse kişilerin birebir destek alması sağlanır. Neticede sinir ve stres, beyin fonksiyonlarını olumsuz etkilediği için dikkati azaltır, doğru karar vermeyi engeller, olaylara objektif bakmayı önler. Eğer kendi kendinize, yaşadığınız sinir ve stresten kurtulamıyorsanız, uzman desteği almanız ve hatta gerekirse ilaç tedavisi görmeniz gerekebilir.
İLAÇLA TEDAVİ EDİLEBİLİR
* Sinir ilaçları beyinde tahribata neden olur mu?
Beyin hayali bir organ değildir. Akciğer, böbrek, karaciğer gibi rahatsızlanabilen bir organdır. Örneğin; karaciğerde tahribat sonucu salgılanan maddelerin yüksekliği ateş, sarılık gibi belirtilere neden olur. Beyinde de ruhsal travma, iş stresi vs. gibi etkenlerle salgılanan maddeler nedeniyle oluşan hasar sonucu; sinir, stres, uykusuzluk gibi belirtiler oluşur. Diğer organlarda oluşan hasarlar nasıl ilaçla tedavi ediliyorsa, beyin ve sinir sistemi de ilaçla tedavi edilebilir. Beyinde işleyişi bozulan biyokimyasal düzen ilaçla düzeltilmezse hastalık ilerler. Sinir ve stresin beyine vereceği zarar, ilaçların vereceği zarardan tahmin edemeyeceğiniz kadar fazladır.
* Sinir ilaçları bağımlılık yapar mı?
Bu ilaçlar genelde yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaçlardır. Bunların kontrolsüz ve sık kullanılması bağımlılık yapabilir. Sinir sisteminin tedavisinde esas kullanılan ilaçlar ise bağımlılık yapmayan ilaçlardır. Ancak bunlar yarım bırakıldığında şikayetler tekrarlar ve ilaca yeniden başlanınca hasta bunu bağımlılık zanneder. Bağımlılık paniğine kapılmayın, doktor kontrolünde dozu azaltılarak bu ilaçlar rahatlıkla bırakılabilir.
Öğrenmenin sonu yoktur. Öğrenme bir başkası tarafından deneyimlerin aktarılması ile gelişir. Bunun da adı eğitimdir. İyi bir eğitim beyni geliştirir. Size beyninizi geliştirebileceğiniz birkaç egzersiz önermek istiyorum:
1- BOL KİTAP OKU
Kitap okumak en faydalı beyin geliştirme yöntemidir. Kitap okumak sağ ve sol lobu beraber geliştirir. Çünkü kitap okurken sol tarafla takip edilen ve kavranan kavramlar, sağ tarafta hayal edilir. Bunun için televizyon izlemek sağ lobu pasif bırakır.
2- BULMACA ÇÖZ
Sık sık bulmaca çözmek, beyni çalıştırır.
3- DENEY YAP
Okunan bilgilerin uygulamaya geçirilmesi önemlidir. Okullardaki deneyler sonucunda dersler daha iyi anlaşılır.
4- HOBİ BUL
Öğrencilikte ve çalışma hayatı içinde resim, müzik veya el işi gibi sağ tarafı geliştirecek hobiler edinin.
5- SPORA BAŞLA
Spor yapmak, yeterli uyumak ve beslenmeye özen göstermek, beynin dinç ve güçlü kalmasını, olumsuz düşünceleri yok ederek beynin daha kolay öğrenmesini sağlar. Önerim açık havada kitap okumanız.
Yazar: Esra Tüzün
Kaynak: http://Sabah

18 Haziran 2013 Salı

'Başbakan oğlum Mehmet Ali'yi niye hedef gösterdi?'

Memet Ali Alabora'nın annesi Betül Arım oğlunun hedef gösterilmesine isyan etti. Arım, hislerini yazdığı bir mektupla dile getirdi.
Gezi Parkı olaylarına verdiği destek nedeniyle tehditler aldığını ve can güvenliğinin olmadığını söyleyen oyuncu Mehmet Ali Alabora'nın annesi Betül Arım'ın o mektubu...
“NEDEN?”        
Sosyal medyayı çok kullanan biri olmadığımdan, olayları 29 Mayıs Çarşamba günü öğrendim. İşten çıkıp Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeki bir geceye, ödül almak için katıldım ve oradan 22:30 gibi Gezi Parkı’na gittim. Daha çok gençlerden oluşan, şarkı söyleyen, halay çeken, muhabbet eden çok güzel insanlarla tanıştım. Ağaçları korumak için biber gazına maruz kaldıklarını duyduğumda gerçekten inanamadım ve hep şunu sordum; “NEDEN, NEDEN?”
Ben doğadan beslenen, yaratılmış olan her şeyle bir olduğumuza ve aramızda görünmez ipliklerin olduğuna ve her şeyle, ağaçla, çiçekle, böcekle akraba olduğumuza inanan, gün aşırı pir parka ya da ormana giden (Belgrad, Emirgan, Yıldız, Taksim, Hidiv-Selamiçeşme, Göztepe, Maçka, Beykoz, nereye yakınsam…), ağaca sarılan, sırtını dayayan, toprağa basan ve randevularını ve hatta bazı TV çekimlerini parklarda gerçekleştiren biri olarak;

17 Haziran 2013 Pazartesi

25 milyar dolarlık ‘Gezi Parkı’ riski

Normalleşmesi beklenirken yeniden tırmanan ‘Gezi Parkı’ olayları turizmdeki 25 milyar dolarlık beklentiyi riske sokarken, 552 yıllık Kapalıçarşı boş kaldı, esnafın zararı yüzde 80’e yaklaştı.

Haziran ayında alışveriş ise Babalar Günü’ne rağmen yüzde 25 kayıp verirken restoranlarda da eylemlerin etkileri ortaya çıktı.

‘Babalar Günü’ne rağmen düşüş20 gündür sancılı olan perakende sektörü, babalar gününü de yaşayamadı. Tescilli Markalar Derneği (TMd) Başkanı Tahsin Özlenir, geçen perşembeden itibaren normalleşme yaşanırken cumartesi akşamı yapılan ani müdahaleyle yeniden dibe inildiğini söyledi. Babalar Günü’nün etkisiyle cumayı verimli geçirdiklerini belirten Özlenir şöyle konuştu: “Ama tekrardan mağazalar kapandı. İstiklalde alışveriş yapılacak durum yok. Caddede alışverişi bırakın, hiçbir şey için uygun ortam yok. Diğer tarafları da etkiliyor tabii ki. Müdahaleden önceki hava tansiyonu düşürmüştü. Cumartesi normal seviyedeyken tekrar dibe gidiyoruz.”

Yüzde 25 Kayıp
Tüm Türkiye’de haziran ayı perakende cirolarının yüzde 20-25 civarında düştüğünü anlatan Özlenir “Bu geri gelmeyecek. Turizmde geriliyor, iptaller artıyor. Turizmin aldığı pay ülke genelinde tüm cirolarda yüzde 15. Bodrum, Antalya İstiklal gibi yerlerde yüzde 50’yi buluyor. Bu olumsuzluk bugün bitse bile artık yerine koymak, telafi etmek mümkün görünmüyor” dedi.

Turizmde iptaller yaşanıyor
“Turizmde bu yıl hedeflenen 32 milyon turist ve 25 milyar dolar geliri artık unutabiliriz” diyen Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (TUROB) Başkanı Timur Bayındır, gelişmelerden duyduğu kaygıyı dile getirdi. Sadece İstanbul değil tüm Türkiye’de iptallerde patlama yaşandığını kaydeden Bayındır, yurtdışından yapılan bütün kongre ve seminerlerin iptal edildiğini, yurtiçinden düzenlenen etkinliklerin de tamamına yakınının iptal
edildiğini söyledi.

Durumun kötü olduğunu belirten Bayındır şöyle konuştu: “Halihazırda rezervasyonu olanlar geldi ama henüz biletini almamış herkes iptal etti. Yılın geri kalanına da sirayet etmeye başladı. Şu ana kadar 10 milyon turist ağırladık geri kalan 22 milyon için belirsiz durum sözkonusu. Burada 30 milyar dolardan bahsediyor, 3-5 kuruştan değil. Turizm bu ülkenin bacasız sanayisidir. Ve şimdi bu sanayi sallanıyor.”

İmajı Toparlamak Zor
İstanbul başta Türkiye’nin turizmde yıllarca emek vererek olumlu bir imaj oluşturduğunu ancak ortaya çıkan durum ve dünyaya yansıyan görüntünün bunu yerle bir ettiğini vurgulayan Bayındır, şu bilgileri aktardı: “Kapadokya’ya, Pamukkale’ye ve daha pek çok yere İstanbul’da birkaç gün kalıp öyle gider turistler. Hepsini vuracak. Direkt uçuşların olduğu Antalya bile etkileniyor. İstanbul’da Taksim, Talimhane civarı başta her yerde iptaller var. İptal oranı şehir genelinde ortalama yüzde 50. Avrupalı, Amerikalı, Japon herkes iptal ediyor. İlk Araplar iptal etti. Bu yılı toparlamak artık mümkün değil ama böyle giderse 2014, 2015’i de kaybedeceğiz.”

İstanbullular yemeğe az çıkıyor

Turizm, Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD) Başkanı Kaya Demirer, inanılmaz moral eksikliği olduğunu belirterek Gezi Parkı’yla başlayan toplumsal gerilimin bugüne kadar yaşanmış ekonomik krizlerden ve büyük terör saldırılarından daha fazla piyasaları etkilediğini söyledi. Demirer, “Çok moralsiziz. Kayıplarımız çok. Bir şekilde gelmiş olan turist otelinden çıkmıyor. Bu direkt restoranlara yansıyor. Hem turizmden kayıp yiyoruz hem İstanbullular yemeğe çıkmıyor” dedi. Restoranların genel olarak turizm, iş dünyası ve sosyalleşenler olmak üzere birbirine eşit 3 parçadan beslendiğini hatırlatan Demirer, “Turizm kayıp. İş dünyasının ve sosyalleşecek insanın da morali yok. Zaruri yemek yenen restoranların durumu iyi ama bizim gibi üyelerimizin restoranlarda durum çok kötü. Toplumsal bir travma yaşanıyor” dedi.

Cruise gemileri rotayı çevirdi
Timur Bayındır, İstanbul turizmi için en önemli gelir kaynaklarından biri olan cruise gemilerinin rotalarından İstanbul’u çıkardığını söyledi. Bayındır, “İstanbul indirme bindirme noktasıydı. Gelip birkaç gün kalıyorlardı. Müze ve alışverişe katkıları çoktu. İstanbul’a gelmiyorlar.
Şimdilik Kuşadası’ndan inip biniyorlar ama bakalım bu ne kadar devam edecek” dedi.

‘Kapalıçarşı’da kayıp yüzde 80
İstanbul’da hem turizmin hem alışverişin kalesi kabul edilen Kapalıçarşı da gelişmelerden nasibini aldı. 552 yıllık tarihi çarşıda esnafın ciro kaybı yüzde 80’i aştı. Kapalıçarşı Esnaflar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hasan Fırat, “Esnaf çok kötü durumda. Normal ciromuzun ancak yüzde 20’sini yapabiliyoruz, kayıp yüzde 80. Kapalıçarşı neredeyse çöktü” dedi. Gezi Parkı hareketinin başladığı ilk günden bu yana katlanarak ziyaretçi ve turist sayısının düştüğünü belirten Dr. Hasan Fırat, rezervasyonların iptal edilmesiyle Kapalıçarşı’nın boşaldığını söyledi. Fırat şöyle devam etti: “Böyle devam ederse durum hiç parlak değil, gelecek de aydınlık görünmüyor. Çarşı’ya gelen Amerikalı, Avrupalı, Japon aklınıza kim gelirse yok artık; Araplar bile yok!” Haziran-Ağustos arası 3 aylık dönemde tüm yılın yüzde 50 satışının gerçekleştiğini hatırlatan Fırat, “Şu anda haziran aşı bitmek üzere.

En kötüsü ise böyle devam ederse artık bu yıl hiç toparlanmaz. Kaybımız büyük” dedi. Fırat, turizm ülkesi olmanın sorumluluğuyla davranılması gerektiğini söyleyerek, “Turizmdeki kayıp giderek derinleşiyor. Bu milyonlarca kişinin ekmek yediği bir sektör. İnsanlar endişe içinde ve üzgün. Kapalıçarşı’ya yerli de gelmiyor” diye konuştu.

16 Haziran 2013 Pazar

Mithra Kültürünün Esrarı

Zaman: İS 1-4. yüzyıllar

Mekân: Roma İmparatorluğu

"Sabah tanrısı Mithra, 

Büyük boğanın öldüğü bu yerde, 

Karanlıklar içindeki çocuklarına bak 

Kurbanımızı kabul et!

Sen pek çok yol yaptın, 

Hepsi de ışığa varan. 

Ve asker de olan Mithra 

Bize ölmesini öğret!"

RUDYARD KIPLING, 1906

Mithra Kültü, bildiğimiz kadarıyla, 1. yüzyılın sonlarına doğru Roma'da ortaya çıkmıştır. Kültün ana esrarı tanrı Mithra'nın bir mağarada beyaz bir boğayı öldürmesidir ve bu eylemin insanlığa kurtuluş getirdiğine inanılmıştır. Boğa öldürme sahnesi ("tauroctony") ülke boyunca tanrının bütün tapınaklarında (mithraeum) çok küçük farklılıklarla betimlenmişti.

Bazı mithraeum'larda resmedilmiş bir iki dize ile yakınlarda Berlin'de bulunan bir papirüs parçası dışında herhangi bir ayin metni olmadığı için, Mithra Kültü'nün sırlarını çözmeye yarayacak elimizdeki tek ipucu bunlardır ve bu esrarı çözmek de hiç de kolay bir iş değildir.

(Solda) Heddernheim (Roma Nida) boğa öldürme röliyefinin dökme kalıbı. Orta panoda Mithra'nın hayatından sahneler. (Sağda) Nemrut Dağı'ndaki bu röliyefte I. Antiochus başında Frigya şapkası olan Mithra'yı

BİLDERBERG GRUP


Bilderberg Grup 1954 Mayısı'nda Hollanda'nın Osterbeek kentindeki Bilderberg Oteli'nde toplanan bir grup mason tarafından kuruldu. Grubu tasarlayıp oluşturan asıl kurucu İsveç Franmasonluğu üstad-ı azamı Joseph Retinger (1887-1960)'dir. Bu gizli grubun finansmanının önemli bir kısmı Amerika'daki Rockefeller Vakfı tarafından karşılanır. Diğer finansör ünlü banker Rothschild ailesidir. Bilderberg çok uluslu bir hükümet gibidir. 

Bilderberg birçok kaynakta "Dünyanın Efendileri" şeklinde tanımlanır. Bilderberg Grubun geçmişine ilişkin kapsamlı bilgi bulabilmek çok zordur. Başvuru kaynaklarında kurulduğu yer, tarih ve toplantılara katılan bazı önemli şahısların isminin dışında bir bilgi bulmak mümkün değildir. Kurulduğundan bu yana Bilderberg toplantılarının tamamı basına ve kamuoyuna gizli yapılmış, burada konuşulanlar hakkında hiç kimse bilgi sahibi olamamıştır. Bu toplantılara katılanlar, burada konuşulanları ne pahasına olursa olsun bildirmeyeceklerine yemin ederler. Ünlü bir Türk siyaset adamının dediği "görevimden istifa etmemi isteseler bile burada konuşulanları kimseye söylemem" sözü bu gizliliği ortaya koymaktadır. 

Örgüt, sermaye, siyaset, gizli örgütler ve iş dünyasının ünlülerini biraraya getirir. Her yıl

Mutlu Şirinler ve biz, halk !

________________________________________________________________________________________________________




31 Mayıs 2013 - 02 Haziran 2013

Türk Televizyonları
“Arkadaşlar, uçağınız sizi buradan alıyor, Miami’ye götürüyor!”
“Aaaa !!”
“Ve ve ve Miami’de sizi kim ağırlayacak?”
“Kim?”
“Adriana Mila !”
“Aaaa !!”
“Miami’de şöyle güzel bir tekne turu yapacağız.”
"Oooo !!"
“Hey ZorVayVırs! I’m Adriana Mila. I’m here in Miami. Waiting for you! Çabuk çabuk, hurry hurry !!”
BBC
Avrupa Birliği Sözcüsü Yabancı Politikalar Şefi Catherine Ashton,

Mithra

“Mithraizm her şeyi üst üste koyar,
Her şeyin kendinde barıştığını kabul eder.
Fanatizm ve toleranssızlık ona yabancıdır,
Din yayma gayretleri yoktur.” der Vıktor Novella.
"Mitra" ifadesi en eski olarak, Hinduizm dininde Vedalarda kullanılmıştır. Daha sonra çeşitli versiyonları türemiştir, sonradan türeyen versiyonlarından en önemlileri Pers Mitraizmi ve Roma Mitraizmi'dir. Mithraizm’in temel felsefesi, iyi ile kötünün çatışmasıdır.
Perslerin Işık tanrısı Mithra daha geç bir dönemde, İ.Ö. II. yüzyılda yaygınlaşmaya başlamıştır. Mithra kültü, yaşamın başlangıcını Mithra tarafından yakalanan ve kurban edilen kutsal boğaya bağlamaktadır. Mithra, kendi zaferini güven altına almak için, doğanın prototipi olarak kabul edilen, büyük bir boğa kurban etmiştir. Bu kurban edilen boğa sayesinde, doğa verimliliğe kavuşmuştur. Pers kaynaklarına göre, kutsal boğa, ölümü ile göklerin, gezegenlerin, yeryüzünün, bitki ve hayvanların doğumunu sağlamıştır; böylelikle Mithra yaşamın yaratıcısı durumuna yükselmiştir. Mithra'cılıkta ölüm, yeni bir yaşamın başlangıcıydı. Boğayı öldürdükten sonra, boğanın etinin paylaşıldığı bir ziyafet düzenlenirdi. Mithra'ya inananlar, boğanın etini yemek ve kanını içmekle, yeniden doğacaklarına ve Mithra ile birlikte güneşin göklerdeki evine yükselerek, ölümsüzlüğe kavuşacaklarına inanırlardı.
Işık -Tanrı Mithra yaratıcı olmaktan çok, Büyük Güneş-Tanrıyla “Ahura Mazda”, insanlar arasında bir aracı durumundadır. İnsanların ruhlarını kurtarmaya çabalayan elçi, konumundadır. Bir ateş kılığına bürünüp karanlıkları yok edecek, insanlığı aydınlığa kavuşturacaktır. Bu nedenle ateş kutsaldır ve törenlerde önemli yer tutar. Mithra, Işık-Tanrı olarak kötülüklerle sonuna kadar savaştıktan sonra, Güneş-Tanrıyla birleşip göğe çıkmaktadır. Mithra tanrı olarak göklerdeki yerinden, insanların kötülüklerle savaşında onlara yardımcı olmaktadır. Her insan tanrının yardımıyla başarıya ulaşabilir. Bu nedenle her insanın ölümünde onu bir” yargılama” beklemektedir. Bu yargılamadan başarıyla çıkanlar, kurtuluşa ve ölümsüzlüğe kavuşmakta sonsuza kadar yaşamak için göğe yükselmektedir.
Mithra kültü, eski Ari'lerin Ahura-Mazda tapımlarından türemiştir. Mithra'nın Farsça karşılığı olan "Mihr" yalnızca "güneş" anlamına gelen bir sözcük olmakla kalmaz, aynı zamanda "dost, arkadaş" anlamını da taşır. İ.Ö. üçüncü yüzyıl başlarında, Pers İmparatorluğunun Batı sınırlarında bulunan askeri yönetimler Mithra'ya "ilahi savaşçı" olarak tapmaya başladılar. Mithra, artık sevgi dolu güneş tanrısı olmaktan çıkıp, gücün dostu, askerlerin "yenilmez" tanrısı haline gelmişti."
Mithra bir yandan güneş, yani Helios ile diğer yandan Apollon ve Hermes ile eşdeğerdi. Özgün olarak bu tanrı, Ahura-Mazda'nın yandaşı olarak savaşan bir ışık kaynağı, bir tür melek biçiminde kabul edilmişti. Mithra savaşçı niteliğini daima korumuştur.
Mithra'nın Ahura-Mazda'nın gözü olduğuna ve dünyayı onun yönettiğine inanılırdı. Bu kültün inançlarına göre, en yüce tanrının yerine Mithra geçmiş, İyi ve Kötü arasındaki büyük mücadeleye katılmış ve zaferle sonuçlandırmıştı.
Paulus, Mitra kültünü yeni inançla harmanlamaya çalışan ilk din adamıdır.
Avrupa Hıristiyanlığı benimsemeseydi, bugün için dünyaya Mitra Kültü egemen olurdu. Mithra kültü zaman içinde Romanya, Yugoslavya, Avusturya, Almanya, Polonya ve İngiltere’ye kadar yayılmıştır. Roma imparatoru M. Aurelius da Viyana yöresindeki Altenburg da bir Mithreum yaptırmıştır. Batıya yayılan Mithra inancı, Zerdüşt’ten de etkilenen dönemin uzantılarıdır.
Zerdüşt'ün geliştirdiği öğretinin kökeninde güneşin ve ateşin kutsallığına inanan eski İran dinleri "Zervanizm" ve "Mitraizm" yatmaktadır. M.Ö. 5.YY'da Anadolu'da Ege kıyılarında ortaya çıkan doğacı felsefe öğretisini de etkilemiştir. Mithra kültü, Romalı lejyonerlerce büyük ilgi ile karşılanmıştır. Mithra'cılık lejyonerlerle birlikte İran'dan Roma'ya, Tunus'a, Ren nehri boylarına kadar yayıldı. Mithra kapalı bir çevrenin gizli bağlarına göre oluştuğu bir kardeşlik topluluğuydu. Mithra'cılık, Roma İmparatorluğu'nun toplumsal yapısının içine yayılmış ve güçlü sadakat gerektiren bir sistem haline gelmiştir.
Mütevazı bir çevrede, ücra bir köşede, bir bakireden doğup; çilelerle dolu bir yaşamdan sonra, halkını kurtaran ve fedakârca bir ölüm yaşayan kahraman mitinin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Budha, Dionysos, Attis, İndra, Adonis, Krishna ve Mithra. Hepsi bir bakireden doğma ve hepsi de İsa’nın öncülleri. Firavunlar da dâhil, kralların tanrı soyundan geliyor olması neredeyse tüm kültürlerde görülen bir gelenektir. Mithraism, daha eski bir Pers kültü olan Zoroaster’in Suriye’de filizlenen şeklidir ve Roma İmparatorluğu, Mithraism ile M.Ö. 67 de tanışmıştır. Doktrinleri arasında, Vaftiz, ayinsel yemek, ölümsüzlük inancı, yeniden doğuş, bir son yargı, cennet ve cehennem vardır.
Mithra öğretisi, kendi bedeninin üzerinde kudret kazanmak için kendini fiziksel olarak dizginlemekti. Mithra'cılık bu disiplin sayesinde tinsel güç kazanma yöntemini izlemektedir. Mithra'cılıkta kıyamet, yargı günü, diriliş ve Mithra'nın kötülük ilkesini alt ettiği ikinci gelişi dinsel gerçekler olarak kabul edilmiştir. Bir mağarada dünyaya gelen Mithra'ya çobanlar hizmet etmişler ve armağanlar getirmişlerdir. Mithra'cılar da kurtarıcılarının göklerden yere indiğine, on iki yandaşı ile son yemeğini paylaştığına, kendi kanını saçarak insanlığı günahlarından kurtardığına ve öldükten sonra yeniden canlandığına inanırlardı. Mithra bayramı, 21 Aralık’ta ışığın yükselişi ile başlar, İsa'nın doğum günü olan 25 Aralık' ise Mithra’nın da doğumudur. Her iki dinde de, vaftiz ile ekmek ve şarabın kutsanması törenleri vardır.
Mithra tapınaklarında yer alan merdivenler gibi, birçok simgeler bugün birçok ezoterik sistemde kullanılmaktadır. Masonlukla Mithra'cılık arasında birçok benzer noktalar bulunduğu ve Masonluğun eski ezoterik sistemlerin modern mirasçısı olduğunu yazarlar tarafından dile getirilmektedir.
Akıl ve hikmetin efendisi Mithra, ışık krallığına hükmederek, karanlıklar tanrısı Ahriman etrafında toplanan kötülük güçlerinin karşısında durmuştur. 21 Aralıkta yükselmeye başlayan ışık; bilginin, ilahi nurun temsilcisidir. Mithra kültünde temel düşünce, insanlar arası eşitlik, kardeşlik ve sevgidir. İyi düşünce, iyi söz, iyi çalışma, ilkeleri vazgeçilemezdir.
Mithra'cılık, tanrısal bilginin yedi derecede düzenlendiğini kabul ediyordu. Üyelerin bir dereceden bir sonrakine geçmeleri, her dereceye özgü özel bir inisiyasyon töreni, cesaret ve dayanıklılık sınavları ile gerçekleşmekteydi. Yedi bilgi derecesi, yedi gezegene karşılık geliyor, dereceleri tırmanmak ruhun gezegen katmanlarını aşarak cennete yükselmesini simgeliyordu. Bu yedi derece sırasıyla: "Corax" (Kuzgun), "Nymphus" (Damat), "Miles" (Asker), "Leo" (Aslan), "Perses" (Pers), "Heliodromus" (Güneşin Habercisi) ve "Pater" (Baba) dır.
Mithra'cılık yalnızca erkeklere açıktır. Mithra, yenilmeyen ve hiç bir zaman da yenilmeyecek olan güneşi yani “sol invictus”’u temsil etmekteydi. Kabul edilen yeni üyeye ölümünü ve bambaşka bir insan olarak yeniden doğumunu simgeleyen inisiyasyon uygulanmakta idi. Aday, gizlilik andı içtikten sonra, yalnızca kült üyelerinin bildikleri kutsal sözcükleri öğrenirdi. Göğsüne takılan altın bir yılan adayın bir inisiye olduğunu kanıtlardı.
Tören diğer inisiyelerin kardeşi olarak ve Baba’nın oğlu olarak adlandırılan ve kabul edilen yeni inisiyenin iki eline yapılan dövmelerle mühürlenerek tamamlanırdı. Capoue’deki bir mağarada bulunan kabartmalarda, adayın kabul töreninde sınamalardan geçişi canlandırılmıştır. Tapınaklar dikdörtgen şeklindedir, İki yanda oturma sıraları, ortada Atlar vardır. Tapınaklar genel olarak yeraltında, mağaralarda yapılmıştır. Mağara göğü sembolize eder. Tavan yıldızlarla süslüdür, Ay öküzün çektiği arabada yer alır. Pencereler görünmez bir şekilde yapılır ve alaca karanlık bir mabet olması sağlanmıştır. Oturma yerlerinin duvarları genelde mozaiklerle süslenmiştir. Mithra’nın fonksiyonu, kurtarıcı ve yaratıcıdır. Boğanın ölümü yeni hayatın doğmasına sebep olur.
Mircea Elliade şöyle der: “ Yeni uygarlıklar ve inanç sistemleri, bir önceki uygarlıkların ve onların inanç sistemlerinin kalıntıları üzerine kurulur”. Günümüzdeki inanç, töre ve dinlerin temelinde, geçmiş inanç, töre ve dinlerin izleri bulunmaktadır.
İnsanoğlu kıymetli büyük inisiyelerini de ancak onlar öldükten sonra yüceltmiş; onların düşünce sistematikleri üzerine tapınaklar yapmış ve putlaştırmıştır.
Bizler, hiç bir düşünce, inanç, din ve felsefeye bağımlı olmadan, geçmiş öğretilere çağdaş bir bakış açısından yaklaşımla, aklın ve mantığın süzgecinden geçirerek, diyalektik açıdan inceleyerek gerçeğe ulaşacağız. Bu yaklaşım bizi, kısır çekişmelerin ve çatışmaların tuzağından koruyarak, zaman içinde gelişen düşüncelere ve dünyaya uyum sağlamamıza yardımcı olacaktır. Böylece düşüncelerimiz dogmalaşmadan ve bizler onların tutsağı olmadan gelişme fırsatı bulabileceğiz.
Zerdüşt şöyle der: "Hum'ata, Hak'ata, Hve'sta” “Düşünce İyi Düşünülsün! Söz İyi Söylensin! İş İyi Yapılsın!"
Ve şöyle bitirir:
“Kötü her yerdedir, senin beynindeki düşüncede senin dilinde ve senin eyleminde. Kötüyü ara ve ona diren içine dön, içini dinle.”
Yolculuğumuz ışığa doğrudur; tekâmül yaşamın gerçeğidir. İyi, doğru ve güzele giden yol zorluklarla doludur. Bizlere düşen çalışmak ve ışığımızı taşımaktır; bir gün gelir ışığı arayanlar ve bu ışığı taşıyan eller yorgun düşer; o noktada ışık ölümsüzdür; yeni kuşaklar ışığı devir alacak ve bu evrimi devam ettireceklerdir.
Ve bu hakikat arayışı sürecektir... Sürecektir...

15 Haziran 2013 Cumartesi

Evde Bira Nasıl Yapılır ?

Evde bira yapmak marketten almaktan daha zahmetli. Fakat barbar Vikingler gibi kahkaha atıp dana budu ısırmayı hak etmek için kendi biranızı kendiniz yapmalısınız. 

Biranın ana malzemesi olan arpayı biraya dönüştürmek için arpa özü hazırlamanız lazım. Değişik bira türleri için farklı araç kitleri satılır. Her kitin içinde bir paket kurutulmuş şerbetçiotu özü ve bir paket bira mayası da bulunur. Bir kitten yaklaşık 2,5 litre bira çıkıyor. Büyük boy tencerenin içine su koyun ve